DR. EBRU ÖZLEM ALBAYRAK

Psikoterapi

Psikoterapi

Psikoterapi, danışanın psikoterapist ile arasındaki iletişimi sayesinde, duygu, düşünce ve algısının değişim sürecidir. Bu iletişim sayesinde, dalları uzamış bir ağacın budanması gibi, beyindeki sinir hücreleri arasındaki bazı bağlantılar kesilerek, yeni bağlantılar oluşturulur.
Sağlıklı yeni bağlantıların kurulabilmesi için, öncelikle danışan ve terapist arasında bir güven ilişkisinin oluşması gerekir. Kurulan güven ilişkisi içerisinde, duygu ve düşüncelerini terapiste aktaran danışan, yine farkına ve bilincine vardığı duygu ve düşünceleri sayesinde algı ve davranışlarında değişim süreci yaşar.

 

Bir nörobilimci olan Louis Cozolino, birçok deneyim ve araştırmaya dayanarak, psikoterapinin neden iyileşme ve olumlu değişimin etkili bir kaynağı olduğunu kısa, öz, ve kanıta dayalı bir açıklama ile sunuyor. Psikoterapinin neden işe yaradığının hikayesi beyin ile başlıyor, çünkü beynimiz vücudumuzdaki tek sosyal organdır diyor Cozolino. Endişeyi düzenlemek ve öğrenmeyi kamçılamak için insan ilişkilerinin gücünün, sosyal beynimize dokunan fiziksel, duygusal ve psikolojik olarak dünya ile etkileşim yolumuz olduğunu anlamak zorundayız. Hikayelerin rolünü ve hayatımızın şeklini daha iyiye dönüştürmek için kendi hikayemizi düzenleme kabiliyetini anlamalıyız.

Hepimiz biliyor ve kabul ediyoruz ki, Freud ile birlikte psikanalizin keşfi insan psikolojisini yakından tanımak ve keşfetmek için atılmış en önemli adımdır. Günümüzde de psikanalizin nörobiyolojik yollarla açıklaması yapılmaya çalışılmış ve tedavideki etkinliği konusunda çok önemli verilere ulaşılmıştır. 19. yy da psikanalizin psikiyatrik tedavide kullanımı yaygın iken, özellikle 1950’ler ve sonrasında değişen sosyoekonomik koşullar nedeniyle, psikanalize alternatif, daha kısa sürede çözüm sağlayabilecek çeşitli psikoterapi türleri üretilmeye çalışılmıştır. Bunlar da tıpki sağlığın diğer dallarında olduğu gibi çeşitli kısa çözümler olarak pazarlanmaya başlamıştır. Her ne kadar bazılarının başarısı yapılan klinik çalışmalar ile kanıtlansa da, psikanaliz ile karşılaştırmalı bir çalışma yapılamadığından, psikanalizden daha iyi bir yöntemdir demek imkansızdır. Ayrıca, yine bu psikoterapi türlerinin de temel aldığı teori psikanalizin kendisidir. Ancak günümüz koşullarında bu tedavi yöntemine herkesin ulaşması mümkün değildir.

Çünkü haftada en az iki ya da üç kere yapılan seanslar, yıllar boyu da sürmektedir. Ne ekonomik açıdan, ne de zamansal olarak bu tedavi yöntemi tercih edilmemektedir. Bu nedenle de artık psikanalistlere başvuranların hemen tümünü psikoterapistler oluşturmaktadır. Yeri gelmişken, psikoterapistlerin (psikiyatrist ya da psikolog) , kendi çatışmalarını çözmeden bir başkasına fayda sağlamalarının mümkün olmadığı bilindiğinden, psikoanalitik terapi sürecinden, en azından kendi uyguladıkları terapi sürecinden geçmiş olmaları mesleklerinin gereğidir. Ülkemizde ruh sağlığı yasası ve denetimleri eksik olduğundan, bu konuyu araştırmak maalesef danışan kişilere düşmektedir.

Bir diğer önemli konu da, danışanın ihtiyacını belirlemek ve psikoterapi sürecine karar vermektir. Bu iki yol ile olur. En güvenilir yol, psikiyatristin, danışanını değerlendirerek ve ihtiyacını belirleyerek danışmanlık ya da psikoterapi süreci için yönlendirmesidir.

İkinci yol ise, deneyimli bir klinik psikolog ile görüşülüp, psikoterapi sürecine başlanabilir. Gerekirse bir psikiyatristten destek alınır. Ancak burada baştan tanı koymada ve yol haritası çizmede sorunlar olabilir ve kişi vakit kaybedebilir. Ayrıca bilinmelidir ki, psikiyatristlerin de psikologların da her biri psikoterapi konusunda ehil olmayabilir ya da psikoterapi yapmak istemeyebilir. Psikoterapi için deneyim sahibi psikoterapistlere (psikiyatrist ya da psikolog) yönlendirebilirler. Yalnız yanlış aktarmamam gerekir ki, psikoterapi her zaman ilaçlara alternatif olabilecek bir tedavi yöntemi değildir. İlaçların kesinlikle kullanılması gereken bazı psikiyatrik hastalıklar (şizofreni, ağır depresyon, obsesif kompulsif bozukluk.. gibi) ve durumlar (kendisine ya da bir başkasına zarar verme durumları.. gibi) vardır. Klinik çalışmaların çoğu, psikoterapinin ilaç kullanımı ile birlikte daha hızlı bir tedavi süreci sunduğunu gösterir. Ancak bu klinik çalışmaların bir kısmının ilaç firmalarının etkisi altında olup olmadığı da tartışmalı bir konudur. Sonuç olarak, iyi bir klinisyen (psikiyatrist) tıpkı bir terzi dikişi gibi, başvuran kişiye uygun tedavi yöntemini, kişinin çevresel koşullarını da göz önünde bulundurarak, bilimsel veriler ışığında belirler ve bu bilgileri de danışan kişiye açıklar.

Tekrar psikoterapilere ve günümüzdeki uygulanış şekilleri konusunda bilgi vermeye devam edecek olursak, her psikoterapistin uygulamayı seçtiği ( uygulamaktan zevk aldığı, ya da yararlı bulup tecrübe edindiği) bir ya da birkaç psikoterapi türü vardır. Eğer danışan kişiye tecrübesi olduğu psikoterapi türü ile yardımcı olamayacak ise, bir başka psikoterapiste yönlendirir.

Günümüzde yapılan ve bilimsel çalışmalarla geçerliliği kanıtlanmış olan temel psikoterapi türleri “Psikanalitik (Psikodinamik) Psikoterapi”, “Destekleyici Psikoterapi”, “ Cognitive and Behavioral (Bilişsel ve Davranışçı) Psikoterapi”, “Varoluşçu Psikoterapi”, “Psikodrama”, “Oyun Terapisi” ve “Sanat Terapisi” dir. Bireysel terapiler, aile terapileri ve grup terapileri bu terapilerin kişilere, aile ve gruplara uygulanması ve uyarlanması şeklindedirler. Uygulanacak psikoterapinin türü, her birey için özeldir; yani kişiye göre değişir ve tedaviyi yapan doktor( psikiyatrist) tarafından belirlenir.

Nörobilimin gelişmesi ve dünyanın değişen koşulları ile yeni psikoterapi türleri ortaya çıkmış, ancak bir kısmı bilimsel geçerlilik ve güvenilirlikleri tanımlanamadığından uygulama alanından kaldırılmıştır.

Son yıllarda, özellikle İsviçre, Amerika, Kanada, Japonya, Çin ve Güney Kore’de yaygınlaşan, bilimsel etkinliği kanıtlanmış bir terapi türü olarak, Jungian Sandplay Therapy (Kum Oyunu Terapisi), Türkiye’de de uygulanmaya başlamıştır. Jung’ un kolektif bilinçdışı ve dil öncesi sembolik analitik çalışmalarıyla oluşturulan bu teknik, özellikle çocuklarda ve bazı ergen yaş grubunda oldukça olumlu tedavi sonuçlarına ulaşmamızı sağlamaktadır.
Yine son yıllarda özellikle Avrupa ülkelerinde ve Kanada’da uygulanan, nörobilimin desteklediği bağlanma teorisi üzerine yapılan çalışmalar ile oluşturulan bir diğer psikoterapi türü “Attachmet (bağlanma) Psikoterapi” dir. Bu psikoterapi türü de yine psikanalizi temel alır. Psikanalitik psikoterapi temelinde, bağlanma teorisi bilgilerinin de eklendiği bir psikoterapi türüdür. Ayrıca Oyun Terapisinin, Filial (Aile ile oyun) Terapinin ve bazı Aile Terapilerinin ve Neurodramatic Attachment (Anne karnında bağlanma) Terapisinin de temelini oluşturur. Bağlanma Teorisi için tıklayınız.

Psikoterapi Çeşitleri

Psikoterapi ekolleri çok sayıdadır. En temelde ve kısaca üç kategoride ele alınır:

Diğer ismini duyduğunuz psikoterapi çeşitleri, teknikleri farklı olabilen, ancak temelde bu üç psikoterapi türü temelinde gelişmiş türlerdir.

Benim  yıllardır çalıştığım ve uyguladığım psikoterapi türleri, bu terapi türlerini kapsamakla birlikte, detay ve tekniklerde farlılıkları olan, çocuk ve ergen yaş grupları ile çalışabildiğim diğer psikoterapi türlerini de içermektedir:

Psikanalitik (Psikodinamik )Terapi

Bilişsel Davranışçı Terapi

Destekleyici Terapi

Sistemik Aile Terapisi

Sistemik Çift Terapisi

Bağlanma Terapisi (Attachment Therapy)

Grup Terapileri

Oyun Terapisi (Play Therapy)

Sanat Terapisi (Dans, müzik, resim, kil, kum..) (Art Therapy)

Kum Oyunu Terapisi ( Kum Terapisi) (Sandplay Therapy)

Psikodrama

Psikoterapi  yöntemleri  ile ilgili ayrıntılı bilgiler blog sayfamda yer almaktadır.

İletişim

Dilerseniz bizi 0 505 478 14 44 nolu telefondan hemen arayın veya aşağıdaki formu doldurun biz sizi arayalım.

    Sorunuz mu Var?

    Online randevu oluşturun.

      X